Rana ve Omar: Yolları Lübnan’da Kesişen iki Filistinli
Nekbe Günü’nün ardından Omar'ın büyükanne ve büyükbabası, Şam'da Yermük kampı olarak bilinen yere yerleşmek üzere Tiberya'nın on kilometre batısında bulunan bir Filistin Arap kasabası olan Lubya'dan ayrılır. Bu sırada Rana'nın büyükanne ve büyükbabası, Hayfa'nın güneyindeki Al-Tira'dan Lübnan'ın güneyindeki Sayda'ya gelir. O zamanlar bu iki Filistinli mülteci aile, Nekbe'nin torunlarının yolunun Şatila'daki başka bir Filistin mülteci kampında kesiştireceğinden tamamen habersizlerdir.
Omar, 1998 yılında, Filistin mülteci diasporasının fiili başkenti olarak kabul edilen Yermük kampında ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Kendisinden büyük ikiz kardeşleri ve bir ağabeyi vardı.
Omar çocukluğunda bir yandan okula gidiyor bir yandan da sokaklarda, özellikle yaz tatillerinde, babasından aldığı parayla Yermük’te ayakta kalan iki dükkandan birinden satın altığı ucuz yerel tatlılar satıyordu. Sadece tatlı satmakla yetinmeyen Omar dikenleri canını acıtan armut benzeri bir tatlı olan kaynanadili de satıyordu. Ramazan aylarında ve bayram döneminde ise bir ayakkabıcıda satıcı olarak bile çalışmış. Müşterilerin dikkatini çekmek için sokaklarda ‘150 bunlar, 150’ diye bağırdığını anımsıyor.
Omar, bazı okul hatıralarına duyduğu nefreti gizlemiyor. Kendini sadece okulun sosyal yönünü ve arkadaşlarını seven ortalama bir öğrenci olarak tanımlıyor. Ancak akademik performansının düşük olması ve okulda öğrencilere uygulanan şiddet okuldan daha da nefret etmesine sebep olmuş. Anne ve babasının her zaman işleriyle meşgul olması ve hayatın kaygıları nedeniyle okulda başarılı olamadığını anlatıyor. Hâlbuki iki vardiya çalışan bir aerobik antrenörü olan annesinin Omar'a derslerinde yardım etmeye çalışmış.
Damadın arkadaşlarının düğün öncesi düzenlediği bir çeşit bekârlığa veda eğlencesi olan Al Ta3lela, çocuk Omar için unutulmaz bir anı olmuş. Şarkıcının yanında oturduğunu ve müziğin ritmini takip ettiğini hatırlıyor. Bir orgcu ve bir davulcunun çaldığı yerel grubun müziğine kendisini kaptırmış. Kamptaki bu popüler şarkıcılardan nasıl etkilendiğini hatırlayan Omar, "Çok etkileyici bir sahneydi," diyor. Ebu Fakir ve Ebu Riyah gibi tanınmış sanatçıların isimlerini bile hatırlıyor.
Sonrasında Omar artık vaktini odasında tek başına şarkı söyleyerek ve eski bir Nokia telefona kendi sesini kaydederek geçirmeye başlamış. Kaydettiklerini dinlemiş, beğenene kadar tekrar tekrar kayıt almış. Beğendiklerini arşivlemiş, içine sinmeyenler içinse daha iyisini yapana kadar sürekli çalışmış.
Omar'ın yaşantısı o günlerde, okul ve arkadaşlarının, iş ve zorluklarının ve Ta3leela ve tüm detaylarının arasında gidip geliyormuş. Dokuzuncu sınıfa geldiğinde Suriye devrimi ikinci yılına girmiş, "Mig Saldırısı" Yermük kampında yaşayan mülteciler için bir dönüm noktası olmuş.
2012'de kampa o meşhur hava saldırısı gerçekleştirildiğinde, Omar kuzeniyle birlikte pazardaymış. Uçak, iki veya üç blok ötedeki bir camiyi hedef aldıktan sonra bir hayalet gibi görünmüş ve kısa süre sonra ortadan kaybolmuş. Omar'ın ailesinin kaçmak gibi bir niyetleri yokmuş: "Filistin'de yaşadıkları trajediyi yeniden yaşamak, yeniden yerlerinden, yuvalarından olmak istemiyorlardı". Ancak sonraki MiG hava saldırıları ve artan tehlike duygusu, kararlarını değiştirmeye yetmiş. Sanki bir önceki trajedinin tüm detayları aradan geçen onca yıla rağmen yeniden yaşanmak zorundaymış gibi, Omar'ın annesi ve babası hemen geri dönecekleri umuduyla eşyalarından sadece birkaçını almışlar. "Yakında döneceğimizi düşünmüştük." Yermük’te çatışma başlamış ve on binlerce sakini oradan kaçmak zorunda kalmış.
Omar'ın ailesinin kaçmak gibi bir niyetleri yokmuş: "Filistin'de yaşadıkları trajediyi yeniden yaşamak, yeniden yerlerinden, yuvalarından olmak istemiyorlardı". Ancak sonraki MiG hava saldırıları ve artan tehlike duygusu, kararlarını değiştirmeye yetmiş. Sanki bir önceki trajedinin tüm detayları aradan geçen onca yıla rağmen yeniden yaşanmak zorundaymış gibi, Omar'ın annesi ve babası hemen geri dönecekleri umuduyla eşyalarından sadece birkaçını almışlar. "Yakında döneceğimizi düşünmüştük."
Suriye'deki Filistinlilerin hayatı kolay değildi ama en azından herhangi bir Suriye vatandaşıyla aynı haklara sahiptiler. Kültürlerine büyük ölçüde saygı duyulmasının yanı sıra çalışma ve eğitim alma hakları vardı.
Omar'ın ailesi önce Khan al-Shayeh kampına kaçmış. Akrabalarıyla bir araya gelmişler ve daha sonra Omar'ın BAE'de yaşayan teyzesine ait bir çiftliğe taşınmışlar (daha sonra ÖSO'nun kontrolü altına giren diğer çiftliklerin bitişiğindeki bir mülk). Isınmak için ağaçları keserek odun yakmak zorunda kalmışlar.
Bombardıman çiftliğin çok yakınında gerçekleştiğinden Şam’a taşınmak zorunda kalmışlar. Ne yazık ki birikimlerinin geri kalanını küçük bir otel odasına harcamışlar, aile askere çağrılan ortanca ağabeyi de koruma kararı almış. Nihayet pek çok Suriyeli ve Filistinli mülteci gibi meşakkatli bir yolculuktan sonra Lübnan'a varmışlar. Bir süre Sadya’da ardından Sur’da, Aramoun’da, Sports City’de ve sonrasında da Al-Daouk’da kalmışlar.
Omar, lise yıllarında hem belgeleri kaybolduğu için hem de ailesine destek olmak için çalışmak zorunda olduğundan okulu yarım bırakmış. Yaptığı pek çok işin arasında yerel bir pastanede çalışmak ve sokak yemekleri satmak da varmış. Ağır bir depresyon geçirdiği bir dönem de geçiren Omar, Campji’nin getirdiği umut kapısını çalana kadar kendini eve kapamış.
Rana, 1997 yılında Sadya’da dünyaya gelmiş. UNRWA tarafından yönetilen bir okula gitmiş ve kız kardeşinin izinden gitmeden ve Beyrut Arap Üniversitesi'nde eğitimine devam etmek için Beyrut'ta büyükannesinin yanına taşınmadan önce diğer Lübnan resmi okullarında eğitim almıştır.
Ailesinin evinden her gün Feyruz'un [Lübnanlı ünlü şarkıcı] sesi yükselirmiş. Rana, pencerenin önünde durup şarkı söylerse kimsenin onu duymayacağını düşünürken, bir gün okulda kendisine şu soru sorulmuş: "Komşumuzun pencerede yüksek sesle şarkı söyleyen arkadaşı sen misin?"
Ailesinin evinden her gün Feyruz'un [Lübnanlı ünlü şarkıcı] sesi yükselirmiş. Rana, pencerenin önünde durup şarkı söylerse kimsenin onu duymayacağını düşünürken, bir gün okulda kendisine şu soru sorulmuş: "Komşumuzun pencerede yüksek sesle şarkı söyleyen arkadaşı sen misin?"
Sosyoloji okumakta kararlı olan Rana’yı Beşeri Bilimler Fakültesindeki ilk döneminin ardından bir hocası medya çalışmaları seçmeye ikna etmiş. Rana da Avrupa Birliği bursuyla eğitimine başlamış. Eğitiminin üç yılını tamamlayan Rana, derslerin pratik bilgidense teorik bilgiye ağırlık verdiğinin farkındaymış. 2018 yılında mezun olan Rana çok yapmak istediği yüksek lisansı fikrini fiyatları çok yüksek olduğu için hayata geçirememiş.
Suriye'deki Filistinlilerden farklı olarak, Lübnan'daki akrabaları onlarca yıldır çok çeşitli mesleklerde okumalarını veya çalışmalarını engelleyen ırkçı uygulamalardan mustariplermiş. Çoğu yıllarını temel hizmetlerden ve altyapıdan yoksun kamplarda geçirerek geçirdikleri için hayatları daha da zorlaşmış.
Mezun olduktan sonra, "Ekranlarda görünmektense makale yazmayı daha çok sevdim" diyen Rana, yazmaya odaklanmadan önce tanınmış bir kütüphanede çalışmış. 2020'de kariyeri sayesinde Campji'de Omar ile tanışmış.
Campji, Deutsche Welle Academy tarafından Şatila kampında başlatılan bir medya projesi. Girişimin temel amacı, Suriyeli Filistinlilere ve Lübnanlı Filistinlilere ek olarak Suriyeli gençleri ve genç kadınları eğitmek ve mültecilere kampların ihtiyaçlarını ve acılarını dile getirmek ve onlara nasıl medya ürünleri üreteceklerini öğretmek için gerekli araçları sağlamak.
“Campji, Deutsche Welle Academy tarafından Şatila kampında başlatılan bir medya projesi. Girişimin temel amacı, Suriyeli Filistinlilere ve Lübnanlı Filistinlilere ek olarak Suriyeli gençleri ve genç kadınları eğitmek ve mültecilere kampların ihtiyaçlarını ve acılarını dile getirmek ve onlara nasıl medya ürünleri üreteceklerini öğretmek için gerekli araçları sağlamak.
Aslında, Omar ve Rana ortak bir arkadaş aracılığıyla daha önce karşılaşmışlar, ancak asıl tanışmaları Campji'de olmuş. Medya alanındaki çalışmaları ve Rana'nın şarkı söyleme tutkusu onları bir araya getirmiş. Rana ve Omar, medya materyallerinin nasıl hazırlanacağı, düzenleneceği, yayınlanacağı ve üretileceği konusunda eğitim almışlar. Sosyal medyada yayınlanan videolardan birinde Rana, "Ya Fajr lamma tel" (oh şafak, yükseldiğinde) şarkısını söylüyor. Videonun yayılmasının ardından Rana iki Filistinli grupla bir araya gelmiş ve "Ana min Wen Bjeblik Dehke" (sizi nasıl güldürebilirim!) adlı yeni bir şarkı üzerinde birlikte çalışmışlar. Ayrıca Rana ud çalmayı öğrenmeye başlamış. Tüm bunların hepsi tutkusu sayesinde! Omar da ekibin becerilerini geliştiren bu tür medya çalışmalarında benzer eğitim platformları kuruyor ve yürütüyor.
Cambji'de geçirdiği yılların ardından üniversite eğitiminin genel olarak uygulamadan çok teoriye odaklandığını düşünen Rana aslında ikisinin de eğitim için temel unsurlar olduğunun farkına varmış. Bu dönemde Omar tarafından en büyük tutkusu şarkı söylemek için cesaretlendirilmiş.
Omar'ın Şatila'daki Samoud Çocuk Evi'nde keman çalan bir müzik grubuyla birlikte çalışıyor. Onlara ud çalmayı öğreten Omar, grupla birlikte sahne alarak şarkı söylemiş.
2017 yılında beklenmedik bir şey gerçekleşiyor. Grup, Ramazan ayında bir otelde Simon Chahine'nin önünde şarkı söylüyor. "Dinleyicilerin hiçbiri bize ilgi göstermedi" diyorlar. Fakat ertesi gün Simon, grubun Masrah Al Madina'da çıkmasını istiyor. "Olağanüstü bir andı. Salon doluydu ve seyirci müziğimizle ilgileniyordu" diye anlatıyor. Belki de Omar'ın Simon'ın kim olduğunu bilmemesi durumu daha az resmi hale getirmişti.
2017 yılında beklenmedik bir şey gerçekleşiyor. Grup, Ramazan ayında bir otelde Simon Chahine'nin önünde şarkı söylüyor. "Dinleyicilerin hiçbiri bize ilgi göstermedi" diyorlar. Fakat ertesi gün Simon, grubun Masrah Al Madina'da çıkmasını istiyor. "Olağanüstü bir andı. Salon doluydu ve seyirci müziğimizle ilgileniyordu" diye anlatıyor. Belki de Omar'ın Simon'ın kim olduğunu bilmemesi durumu daha az resmi hale getirmişti.
Rana ve Omar çifti bir filmde yer almış; filmi çekerlerken inkâr edilemez uyumlarının onlar da farkındaymışlar. Bugün, sinemaya olan aşklarını paylaştıkları, yönetmek istedikleri bir film fikirleri var, fikirlerini gerçekleştirmek için çalışmak istiyorlar ve Filistin kesinlikle müzikal aktivitelerinin bir parçası olacak.
Suriyeli Filistinliler El Yermuk'u "kaybettiler" ve görünen o ki artık geri dönüş çok zor. Bir araştırmaya göre, Yermük kampı sakinleri de dahil olmak üzere mülteciler arasında gönüllü olarak geri dönmeme kararında güvenlik boyutu önemli bir rol oynuyor. Araştırmaya göre "Siyasi bir karar askerlik, tutuklama gibi sorunların aşılmasına yardımcı olabilir ama mültecilerin kendilerine verilen sözlere inanması zor olduğundan, güven eksikliği böyle bir karara engel olacaktır”. Buna ek olarak, Lübnanlıların çöküşü ve büyük enflasyon, Lübnan kamplarındaki Filistinlilerin trajedisini derinleştiriyor, sanki her ikisi de aynı kökene ve kaderin acısına sahiplermiş gibi!